1- ÜÇ AYRI TEKNİK BİLİRKİŞİDEN ALINAN MÜTALAA İLE SAHTE OLDUĞU İSPATLANMIŞ “SES KAYDI” HUKUKA AYKIDIR.
Serra MohammadValipor ve annesine ait olduğu iddia edilen sözde annesinin
onu evlendireceğini söylediği ses kayıtları yıllar önce Serra’nın babasının velayet
davasında kullanmak için, avukatlarının tavsiyesiyle Serra’ya oynattığı
bir tiyatrodan ibarettir. Özel olarak oluşturulan bu sahte kayıtlardaki
ses Serra’nın annesine ait değildir. Yabancı bir kadınla konuşarak
oluşturulan sahte ses kaydı ile kumpas desteklenmek istenmiş ama iftiracıların
oyunları ortaya çıkmıştır.
Söz konusu kayıtların bir an için Serra MohammadValipor’un
annesine ait olduğu kabul edilse bile kayıtlar hukuka aykırı elde edildiğinden
hukuken geçersizdir ve delil değeri yoktur. Adnan Oktar’ın yargılandığı davada
söz konusu kayıtlar bile dosyaya sunulmamış; yargılamaya konu edilmemiştir. Sistematik
ve planlı bir şekilde delil üretmek amacıyla gizlice kaydedilen, bu nedenle
hukuka aykırı bir şekilde elde edilen ses kayıtlarının delil olarak kullanılması
mümkün değildir. Hatta kişilerin haberi olmaksızın seslerini gizlice kayıt
altına almak TCK kapsamında suç olarak düzenlenmiştir.
Yargıtay habersiz ve
yönlendirme sonucu kayda alınan ses kaydını yargılamaya esas almamıştır. : “Davacının
konuşmalarının kendisinden habersiz olarak davalı ….’in yönlendirmesi ile
diğer davalılarca kaydedildiği ve kayıt yapan davalıların davacıyı konuşmaya ve
kendisini yönlendirmeye çalıştıkları bilirkişi tarafından dökümü yapılan
ses kayıtlarından da anlaşılmaktadır. Bu nedenle, bu delilin hukuka aykırı
olarak elde edildiği dosya kapsamı ile sabittir.” (Yargıtay
Hukuk Genel Kurulu, 2013/4-1183 E. 2014/960 K. sayılı ve 26.11.2014 tarihli
kararı)
Yargıtay da
gerçek olmayan, sahte olarak oluşturulan bir delili kabul etmemektedir: “Bir
delilin mahkemece kabul edilebilmesi için, gerek öğretide yer alan ağırlıklı
görüş, gerekse de Hukuk Genel Kurulu Kararlarında ortaya konulan ölçüt; o
delilin usulsüz olarak yaratılmamış olması ve hukuka aykırı biçimde elde
edilmemesidir. … USULSÜZ OLARAK YARATILAN BİR DELİLİN HİÇBİR ŞEKİLDE DELİL
OLARAK KABULÜ OLANAKLI DEĞİLDİR. Mahkemece, hükme esas alınan CD, sırf
boşanma davasında DELİL OLARAK KULLANILMAK AMACIYLA BİR KURGU SONUCU
oluşturulmuştur. O halde bu şekilde oluşturulmakla usulsüz olarak yaratılmış bu
delilin hükme esas alınması mümkün değildir.” : (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 2011/703
Esas sayılı, 2012/70 Karar sayılı ve 15.02.2012 Tarihli)
2- VELAYET DAVASINDA KLASİK YALAN USÜLÜ: UYDURMA DELİL!
Serra Mohammad
Valipour, 2015 yılındaki velayet davasında hiçbir şekilde cinsel taciz
iddiasından bahsetmemiş; velayetin babasında alınması için, annesinin kendisini
bir adamla evlendireceğini söylediği iddiasında bulunmuştur. Velayet davası için
uydurulan bu iftira kurgusu, zamanla kumpasçılar tarafından geliştirilmiş;
Serra daha sonra farklı tarihlerde verdiği tüm ifadelerinde birbiriyle tutarsız,
yepyeni iddialarda bulunmuştur. 2015 yılındaki ilk ifadesinde cinsel
tacizden hiç bahsetmeyen Serra, bugün tacize uğradığı iddiasıyla basına
ağlamaklı videolar göndererek yepyeni iddialarda bulunmaktadır
Velayet davalarında,
insanları en irrite eden suçlama cinsel taciz iddiasının sıklıkla kullanıldığı
bilinmektedir.
Nitekim geçtiğimiz günlerde “ELMALI
DAVASI” olarak basına yansıyan davada da çocukların çizdiği belirtilen resimler
ile kamuoyunda infial oluşturulmuş ve yargılanan kişiler hakkında suçlu algısı
yaratılmak istenmiştir.
Elmalı davasında çocukların çizdiği resimler gibi Adnan Oktar davasında
da algı oluşturmak amacıyla uydurma ses kayıtları gündeme getirilmiştir.
Yargıtay velayet davalarında ortaya atılan en klasik bu iftira şeklini kabul
etmemektedir:
“…üvey anne tarafından gerçekleştirildiği iddia olunan kötü muamele
mahiyetindeki eylemler nedeniyle şikâyetçi olunurken ve ÇOCUKLARIN
VELÂYETİNİ ALMAK İSTEYEN ÖZ ANNE tarafından yapılmış olması, sanığın
suçlamaları kabul etmediğine dair istikrarlı savunmaları ve bu savunmayı
doğrulayan tanık anlatımları ile tüm dosya içeriğinden, … atılı suçtan beraati
yerine yazılı gerekçeyle mahkûmiyetine karar verilmesi, Kanuna aykırı…”
(Yargıtay 14. CD. 2012/11463 E. 2014/8940 K. 30/06/2014 T.)
“…VELÂYET DAVASI AÇTIĞI, sekiz ay sonra beyanı alınan
mağdurenin de annesinin anlatımına uygun ifade de bulunduğu olayda, iddianın
VELÂYET İDDİALARINA bağlı olarak ileri sürülme şüphesi, mağdurenin 15
günlük görüşmelerde bunu ifade etmemesi ile müracaatın anneden gelip, mağdure
ifadesinin 8 ay sonra olması hususları dikkate alındığında, … sanığın beraati
yerine, yazılı şekilde mahkûmiyetine karar verilmesi, Kanuna aykırı…” (Yargıtay
14. CD. 2012/6116 E. 2014/6551 K. 13/05/2014 T.)
3- TACİZE İLİŞKİN SES KAYITLARI VARSA NEREDE?
Serra Mohammad
Valipour, basına verdiği demecin başından sonuna kadar tacize ilişkin ses kaydı
olduğunu zorlama şekilde elde etmeye çalıştığı ağlamaklı bir ifade ile
söylemektedir. Ancak ne hikmetse bu kayıtları hiçbir şekilde dinleyen, hatta
haberdan olan kimse dahi çıkmamıştır. Çünkü
böyle bir SES KAYDI YOKTUR, OLMASI DA MÜMKÜN DEĞİLDİR. Böyle bir ses
kaydı olsaydı Serra Mohammad Valipour’u yalanlarla dolu bir metni anlatmak
yerine DOĞRUDAN BU KAYDI YAYINLARLARDI.
4- ADNAN OKTAR’IN ARKADAŞLARI OLAĞANÜSTÜ GÜZELLİKLERİ İLE ÜNLÜYKEN 9 YAŞINDA, KARE VÜCUTLU TANIMADIĞI, BİLMEDİĞİ BİR ÇOCUĞA ANNESİ VE 5 AYRI KİŞİNİN YANINDA DOKUNDUĞU İDDİASI OLABİLECEK EN KÖTÜ İFTİRALARDAN BİRİDİR.
Serra Mohammad Valipour,
Adnan Oktar’ın “göğsünü sıktığı”nı iddia etmektedir. ADNAN OKTAR’IN YANINDA
BÖYLE HANIMLAR VARKEN, AVRUPA’DAN EN ÜNLÜ MODELLER YANINA GELİRKEN, GÜYA 9
YAŞINDA BİR ÇOCUKLA EVLENMEK İSTEMESİ VEYA GÖĞSÜ DAHİ OLMAYAN KARE VÜCUTLU BİR
ÇOCUĞUN GÖĞSÜNÜ SIKMASI ÇOK GÜLÜNÇ BİR İFTİRADIR.
FOTOĞRAFTA GÖRÜLDÜĞÜ GİBİ SERRA MOHAMMAD VALİPOUR’UN O YAŞTA GÖĞSÜ DAHİ YOKTUR.
Adnan Oktar’ın 5 kişinin gözü önünde, annesinin
yanında, hiç tanımadığı yabancı bir çocuğun olmayan göğsünü sıktığı iddiası
olabilecek en berbat iftiradır. İddia
edilen zaman diliminde Serra, her hattı dümdüz, el kadar bir çocuktur.
Belirtmek gerekir ki; Adnan
Oktar çevresindeki olağanüstü güzel onlarca kadına rağmen hayatı boyunca hiç
evlenmemiş; tüm hayatını İslam’ı tebliğe adamıştır. İddia edilen bu suçlamaya tevessül etmeyeceği
tüm kamuoyunun malumudur.
5- ADNAN OKTAR’I ÇOCUĞU İLE ZİYARET EDEN YÜZLERCE AİLE VARDIR, TEK BİR TANESİNİN DAHA BÖYLE BİR İDDİASI YOKTUR.
Bu ailelerden bir çoğu Adnan
Oktar’ın yargılandığı dosyada tanık olarak beyanda bulunmuş; çocuklarına karşı
bile ne kadar saygı ve sevgi gösterildiğini ifade etmişlerdir. Serra Mohammad Valipour Türk Milletini
kendi aklınca kandırabildiğini sanmaktadır.
6- ŞİKAYETİNİ GERİ ÇEKMESİ İÇİN TEHDİT EDİLDİĞİ İDDİASI TAMAMEN UYDURMADIR; BU KONUDA YAPTIĞI TEK BİR ŞİKAYET DAHİ YOKTUR!
Serra Mohammad Valipour, şikayetini çekmesi için tehdit edildiğini iddia etmektedir. Ancak bu konuyla ilgili hiçbir somut iddiası ve yasal başvurusu yoktur. Gerek Türkiye’de gerekse husumetli kumpasçılar tarafından zorla tutulduğu Kazakistan’da bu yönde herhangi bir başvuru ve iddiası olmamıştır. Böyle bir şey olsaydı çoktan şikayet etmesi gerekirdi. Çünkü bu iddia da tamamen yalandan ibarettir. Videoda devletimiz artık bir şey yapsın diyerek ağlama taklidi yapması yalnızca algı yaratmak amcıyladır. Ayrıca şikayetini çekip çekmemesinin Adnan Oktar davası bakımından hiçbir önemi yoktur; iftiralarına inanan tek bir kişi dahi yoktur.
7- GERÇEK OLSA YERİ YERİNDEN OYNATIRDI! MADEM TACİZ VARDI NEDEN TEKRAR TEKRAR ZİYARETE GİTTİN?
Serra Mohammad Valipour, sözde taciz iddiasından sonra TRAVMA geçirmek
yerine televizyon stüdyosuna ziyarete gitmeye devam etmiş, bulunduğu ortamda
çeşitli fotoğraflar çekip facebook hesabında yayınlayarak çevresine kendince
sükse yapmıştır. Gerçekten tacize uğrasa ortalığı ayağa kaldırabilecek bir
kızın tekrar tekrar tacize uğradığı yere gitmeyeceği, buna tepki göstereceği
çok açıktır. O yaştaki bir çocuk böyle bir ortamda ortalığı yıkardı. Üstelik
Serra, bu olayın yaşandığın iddia ettiği zaman Emniyet Müdürü bir
tanıdıklarının yanında kalmaktadır.
8- TÜM SUÇLAMALARIN BİR BİR İFTİRA OLDUĞU ORTAYA ÇIKIP KÖŞEYE SIKIŞINCA UYDURMA KAYITLARA BEL BAĞLADILAR!
Serra’yı baskı altında tutup
korkutarak bu yalanları söyletenler adeta insanların aklıyla alay etmektedir.
Bunu haber yapmalarının nedeni de rezil olmalarına rağmen hala inat etmeleri ve
Türk milletini kandıracaklarını sanmalarıdır. Adnan Oktar davasının başında seri
cinayetten, FETÖ’cülüğe, askeri casusluktan vatan hainliğine kadar birçok
iftira suçlamada bulunurlarken tüm iddiaların asılsız olduğu ortaya çıkmış,
ellerinde kala kala ancak bu mantıksız çocuk istismarı iddiası kalmıştır. Türk
milletinin zekasıyla alay edip halkımızı kandırabileceklerini zannetmektedirler.
9- YÜZÜNDEKİ SAHTEKAR İFADEYİ GİZLEMEK İÇİN BLURLU SANSÜR!
Serra Mohammad Valipour,
çektiği yalanlarla dolu videoda yüzünü blurlandırmak zorunda kalmıştır. Her yerde boy boy
fotoğrafları olan, kendisini gizlemeye hiçbir şekilde ihtiyacı olmayan Serra,
yüzündeki sahtekar ifadeyi saklamak için mecburen bu yönteme başvurmuştur.
Kendisi tüm çevresi tarafından ahlaksız bilinmektedir; insanlara iftira atayan,
onu 9 ay karnında taşıyan, türlü güçlüklerle tek başına büyüten annesine bile
iftira atmaktan çekinmeyen, vefasız, nankör olarak biliniyor. Suçsuz olduğunu
çok iyi bildiği annesini cinayet hükümlüsü mahkumların yanına cezaevine
göndermesine rağmen bu durum umurunda değil.
10- İSVİÇRE’DE YANINDA KALDIĞI 3 AYRI AİLE TARAFINDAN, PSİKOPAT VE SALDIRGAN OLDUĞU, AİLELERE İFTİRA ATTIĞI GEREKÇESİYLE KOVULMUŞTUR!
Serra Mohammad Valipour, her yerden kovulmuş psikopat bilinen
biridir. İsviçre’de kaldığı çocuk esirgeme kurumunda hakkında tutulan
raporlarda hakkında Serra’nın saldırgan, dengesiz, psikolojik sorunlu bir ruh
hali olduğu yönünde tespitler vardır. Ayrıca İsviçre’de yanına yerleştirildiği
3 ayrı koruyucu aileye de iftira atan ve onların yanından da kovulan Serra, kendi
öz annesine de kinlidir.
11- KUZENİNE İFTİRA ATIP SONRA DA ONA DAVA AÇMAKLA TEHDİT EDEN VURDUMDUYMAZ BİR KARAKTERİ VAR!
Adnan Oktar’a yaptığı suçlama
Serra Mohammad Valipour’un ilk iftirası değil. İsviçre’deki 3 ayrı koruyucu
aileye yönelik iftiralarınından başka kuzenin kendisini kömürlükte sıkıştırdığını
iddia etmiş; kendisine tepki gösterildiğinde gayet rahat şekilde “BİLİRSİN
SEVERİM DAVALARI…” diyerek daha önce de insanları dava ettiğini, bunu
sevdiğini hatırlatarak kuzenini de aynı şekilde iftira atmakla tehdit etmiştir.
12- SERRA MOHAMMEDVALIPOUR TEHDİTLE, KORKUTULARAK BUNLARI SÖYLÜYOR!
Bu hasta karakterini bilinen husumetli kişiler Serra’yı korkutarak, ““..çıplak fotoğraflarını
yayınlarız, onla bunla yattığını söyleriz, seni rezil kepaze ederiz. ve “seni Adnan Oktar örgüt üyeliğinden tutuklatırız, Türkiye’de de
Kazakistan’da da hapishanelerde sürünürsün, yüzüne jilet attırırız” diyerek
tehdit etmekteler.
Ayrıca otun, içkinin su gibi
aktığı tekne partisinde ilişkiye sokup çıplak fotoğraflarını çektikleri Serra’ya
fotoğrafları yayınlamakla şantaj yapmaktadırlar. O da bu baskılara dayanamayarak
iftira atmadaki yeteneğini kullanmıştır.
Serra’nın ifadeleri ihtiyaca göre değişkenlik göstermektedir. Sürekli
gelişmekte ve birbiriyle çelişmektedir. Çok sorunlu olan ve çocukluğundan beri
her yerden kovulan bu genç kız, şimdi de sığındığı tek liman olduğunu sandığı
halbuki aslında kullanıldığı kişilerin yönlendirmesiyle bunları yapmaktadır.
13- REZALET, YALAN, KUMPAS, OYUN, TEZGAH PAÇALARINDAN AKIYOR! REZALET BİR KUMPASIN MİMARI OLAN HUSUMETLİ KİŞİLERİN TÜM PLANLADIKLARI BOŞA ÇIKMIŞ; ELLERİNDE BİR TEK SAHTE SES KAYITLARIYLA YAPILAN BU SUÇLAMA KALMIŞTIR.
Tüm bu haberler, kumpasçıların bittiğini göstermektedir. Tamamen komplo
olduğunu her yerinden belli anlatımlara Türkiye’de inanan bir kişi dahi bulunamaz.
İnsanların zekasıyla alay etmek gibi, çok çok ucuz bir yönteme başvuran
komplocular ve Samuray Kılıçlı Fetöcü Özkan Mamati ve Fetöcü Fırat
Develioğlu’nun tüm çabaları boşa gitmiştir.
14- BASINA UYGULANAN BASKI! “TELEFON GELDİ HABER YAPTIK!”
Türkiye’de Serra’nın iftirasını inanan tek kişi yoktur. Hürriyet Gazetesi,
talimatla yayınlamak zorunda kaldığı haber sorulduğunda “telefon geliyor ne
yapalım” deyip kendilerini acındırmaktadır. Bu tip haberlerde telefon
geldiğinde aksini yapamadıklarını açıkça ifade etmektedirler.
Nitekim Ahmet Hakan’ın dövülmesi, gazete binalarında taşlı sopalı
saldırılar, camın çerçevenin indirilmesi, Aydın Doğan’ın işini bırakmaya
zorlanması klasik bir derin devletin baskılama stilidir. Derin devlet, Hürriyet’i eze
eze perişan etmiş, bütün Türkiye’nin gözü önünde acınacak hale getirmiş, itaat
altına almış, bu yolla eziyet etmiştir. Dikkat edilirse Hürriyet Gazetesi
tarafından sadece magazin veya ısmarlama haber yapılabilmektedir, bütün
yazarları korku içerisinde ve hür iradeleriyle haber yapamıyorlar. Kendilerine
sorulduğunda telefon geliyor mecbur kalıyoruz cevabıyla derin devlet baskısıyla
kendilerini acındırmaya çalışıyorlar. Show TV de bundan farklı değildir. Telefondan
gelen emirlerin dışına çıkamamaktadırlar. İçler acısı bu durum, acı bir gerçek olarak ne yazık ki derin devlet;
yazarları ve basını -kendi tabirleriyle- hizaya getirmişlerdir.